top of page

Altın ve Ticaretin Çağı: Merkantilizm

Merkantilizm 1450 ile 1750 yılları arasında Avrupa'da ortaya çıkmış ve Avrupa'da etkili olmuş iktisadi düşünce akımıdır. Bu düşünce akımının ortaya çıkışında derebeyliklerin yıkılıp merkezi krallıkların oluşmasıyla ortaya çıkan finansal problemler, reform hareketleri ile kilisenin sözlerinin değerinin azalması ve coğrafi keşiflerle Avrupa ülkelerine değerli maden akışının başlaması etkili olmuştur.


Merkantilizm resim

Öncelikle merkantilizmi Türkçe‘ye ticaretçilik olarak çevirebiliriz. Fazla sığ bir tanım yapmak gerekirse merkantilizmi net ihracatı en üst düzeyde tutmaya çalışan, ekonomik zenginliği ölçerken altın ve gümüş gibi değerli madenleri temel alan ekonomik politikadır. Şimdi, bu düşünce akımını tanımlamakta ve anlamakta şöyle bir sıkıntı var ki bugün merkantilist olarak adlandırdığımız kişilerin düşünceleri belirli bir doktrine dayanmamaktadır. Merkantilizm terimi ilk olarak merkantilizmin etkisini kaybettiği dönemler olan 1766 yılında fizyokrat Le Marquis de Mirabeau tarafından kullanılmış ve Adam Smith’in kullanmasıyla da popüler hale gelmiştir.

Merkantilizm Avrupa'da farklı yerlerde temel olarak aynı olmakla birlikte farklı politikalarla uygulanmıştır. En başta İngiltere'de II. Elizabeth döneminde ortaya çıkan merkantilist düşünce ardından Fransa, İspanya, Almanya ve Avusturya'da da etkili olmuştur. Tarihinden bahsettiğimize göre merkantilizmin ön gördüğü düşünceleri, önermelerini inceleyebiliriz. İsterseniz dış ticaret politikalarından başlayalım:

Öncelikle merkantilizmin en bilindik politikaları dış ticaret üzerine olanlardır. Merkantilistlerin daha önce de dediğimiz gibi ilk amacı ülkeye olabildiğince çok değerli maden sokmaktadır. Bunu, net ihracatı ve sömürgecilik faaliyetlerini olabildiğince artırarak sağlamaya çalışmışlardır. Net ihracatı artırmak için nihai mal ithal edilmemesini sadece ham madde ürünleri ithal edilmesini savunmuşlardır. Aynı zamanda altın, gümüş gibi değerli madenlerin ihraç edilmesini yasaklamıştır.


Mercantilism in Great Britain

Merkantilistlerin anlayışına göre ticaret bir taraf için kazanç, diğer taraf için kayıp anlamına gelmektedir. Bu düşüncenin kaynağı değerli maden stoğunun sınırlı olmasından gelir. Bu düşünceyi şöyle açıklayabiliriz: Her ülkenin belirli bir miktar altına sahip olduğunu düşünelim. İngiltere Fransa'ya 50 altınlık bir ürün satsın. Bu durumda İngiltere'nin altın stoku 50 altın artıp Fransa'nın altın stoku düşeceğinden İngiltere kazanç durumunda Fransa kayıp durumundadır. Buna sıfır toplam ekonomi denir.

Merkantilizmin nüfus politikaları da ilgi çekicidir. Öncelikle merkantilizmin sanayi devriminden önceki dönemde ortaya çıktığı bu nedenle üretimin saf insan iş gücüyle sağlandığını belirtmekte fayda var. Merkantilizmin ortaya çıktığı 15. yüzyılda nüfus bugünkünden daha büyük öneme sahipti. Bugün nüfusu az olan bir ülke teknolojik bakımından üstünlüğü ile daha büyük nüfuslu ülkelerle rekabet içinde olabilecekken o dönem için bu geçerli değildi. Yalnızca ekonomik olarak değil; örneğin ordu anlamında da savaşlar fiziksel olduğu, birebir dövüşlerle döndüğü için nüfus her şeydi. Biriktirmeye yönelik bir üretim biçiminin ortaya çıkması da daha ucuz ve bol üretim gücü gerektirmekteydi. Bu sebeplerle Merkantilistler nüfusun artırılmasını savunmuşlardır.

Merkantilistler günümüzdeki “gelir etkisi altındaki iş gücü arz eğrisini” bulmuşlardır. Bu yüzden işçi sınıfına verilen maaşın düşük tutulması gerektiğini ortaya atmışlardır. Normal iş gücü arz eğrisinde çalışanlara verilen saatlik ücrete göre çalışan kendince bu işin fırsat maliyetini hesaplar ve buna göre daha az veya daha çok çalışmayı seçer. Yani işveren saatlik ücreti fazla tutarsa işçi daha çok çalışmayı, daha fazla kazanmayı tercih eder. Fakat gelir etkisi altındaki (Ters dönen) iş gücü arz eğrisinde çalışan; maaş belirli bir seviyenin üstüne çıktığında bu paranın ona fazla olduğunu, bu kazandığı paranın ona yettiğini düşünerek daha az çalışmaya yönelir. Bu sebeple merkantilistler işçi sınıfının yoksul kaldığı zaman zorunlu olarak daha çok çalışacağını eğer çalışmak istemezse de nüfus fazla olacağından yerine kolaylıkla yeni birinin bulunabileceğini düşünmüşlerdir.

Merkantilizmin o dönemki ekonomiye katkıları olsa da eksik yönleri, bugün için yanlış olarak yorumlanan görüşleri de vardır tabii ki. Bugün için ticaretin faydalı olduğunu, yapılmasının iki taraf içinde kâr sağlayacağını düşünürüz. Merkantilistlerin sıfır toplam ekonomi fikrine Adam Smith 1776 yılında Ulusların Zenginliği adlı kitabında günümüze kadar gelmiş olan “mutlak üstünlükler teorisi” ile karşı çıkmış, ticaretin her iki taraf için de kazan kazan olduğunu belirtmiştir. Mutlak üstünlükler teorisi bir ülkenin daha ucuza üretebildiği ürünler üzerine uzmanlaşması gerektiğini söyler. Yani X ülkesi bir cep telefonunu 5000 TL'ye, Y ülkesi 6.000 TL'ye üretmekteyse X ülkesi Y ülkesinden mutlak olarak üstündür. Bu yüzden X ülkesi cep telefonu üretiminde uzmanlaşırken Y ülkesi diğer ülkelere göre mutlak üstünlüğe sahip olduğu başka bir üründe uzmanlaşmalı, cep telefonunu X ülkesinden ithal etmelidir. Y ülkesi de X ülkesine ondan mutlak olarak üstün olduğu bir şey satarak kâra geçecektir. Böylece dünyanın kısıtlı kaynakları da daha iyi kullanılmış olacaktır.


Coğrafi keşiflerden sonra Avrupa'ya gümüş girdisi
Coğrafi keşiflerden sonra Avrupa'ya gümüş girdisi

Merkantilistler enflasyonla da karşı karşıya kalmışlardır (Yukarıda coğrafi keşifler sonrasında İspanya’nın gümüş karşılığı para arzını görmektesiniz). Özellikle sömürgecilik yoluyla elde edilen çok miktarda altının ülkeye girmesiyle, o dönem para olarak kullanılan altının değeri düşmüştür. Düşünürler, bunun çözümü için ülkeye altın girişinin kontrol edilmesi gerektiğini yazmışlardır; fakat enflasyon en çok tüccarların kârını artırdığından olacak bu uygulamaya geçmemiştir.

Merkantilizm görüldüğü gibi sanayiye ve ticarete daha çok ağırlık vermiş tarımı ikinci plana atmıştır. Bu yüzden ki Fransa'da merkantilizme karşı olarak fizyokrasi akımı ortaya çıkmıştır. Fizyokrasiye göre ana ürün kaynağı tarımdır ve sanayi tarım ürünlerini kullandığından öncelik tarıma verilmelidir. Ayrıca "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" sözü fizyokratlara aittir. Yani bir yandan da devletin piyasaya müdahale etmemesi gerektiğini savunarak liberalizmin temellerini atmışlardır.

Merkantilizmi genel olarak değerlendirmek gerekirse devletin tüccarı desteklemesi gerektiğini savunur. Klasikçiler tarafından bu ileride eleştirilecektir fakat burada dönemin şartlarını iyi analiz etmek gerekiyor. Henüz bir ticaret ağı oluşmadığından bireysel atılımlar bu dönemde neredeyse imkansızdır. Nüfus artışını savunurken halkın yoksul kalması gerektiğini söyler. Arzı sınırlı olan değerli madenleri ülkenin zenginliği olarak görür ve ülkeye sürekli olarak değerli madenlerin sokulması gerektiğini söyler. Buradaki sıkıntı ise bunun Avrupa’da altın enflasyonuna yol açacak olmasıdır. Sonuç olarak merkantilizm ilk kez ekonomik politikalar belirlemiş olması yönünden önemlidir ve bugün etkisiz kalmış olarak gözükse de fikirlerinin bir bölümü hâlâ temel olarak kullanılmaya devam etmektedir.


Comments


Her gün ve ay yeni yayınlarımızdan haberdar olabilirsiniz

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

©2022, Cağaloğlu İktisat Kulübü tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page